Haber 16

Şeker Hastalığı’nın Anlaşılması ve Yönetimi

Günümüzde diyabetin çaresi bulunmasa da, çok başa­rılı tedavi yöntemleri mevcuttur. Diyabet tedavisi kişiden kişiye ve sahip olunan diyabet tipine göre değişir.

  • Sağlık / Son Dakika
  • 19 Ocak 2016
  • Şeker Hastalığı’nın Anlaşılması ve Yönetimi için yorumlar kapalı
  • 296 KEZ OKUNDU

Günümüzde diyabetin çaresi bulunmasa da, çok başa­rılı tedavi yöntemleri mevcuttur. Diyabet tedavisi kişiden kişiye ve sahip olunan diyabet tipine göre değişir.

“Eskiden diyabet, kişinin hayatına pek çok sınırla­ma getirirdi, ama artık bu konuda daha farklı bir anlayış mevcut. Hastalık, kişiler üzerinde eskisi ka­dar sınırlayıcı değil ve her şey günlük hayatla da­ha bağdaşabilir bir hale geliyor.”
“Diyabet artık kontrol altına alınabildiğine göre çok büyük bir sorun olmaktan çıktı, insülinin bun­da önemli bir rolü var.”
“Hap alırken kendimi hasta gibi hissediyordum. İn-süline geçtikten sonra her şey çok daha iyi oldu.”

Bu bölümde, tedavide kullanılan ilaçlar, sağlıklı beslen­me ve fiziksel aktiviteler de dâhil olmak üzere, farklı teda­vi tipleri üzerinde duracak ve diyabetli kişilerin tedaviye başladıklannda kendilerine ne gibi hedefler koymaları gerektiğini tartışacağız.

İlaç tedavisinin anlaşılması ve yönetimi
Tip 1 diyabet, insülin iğnesiyle tedavi edilir ve kişiye sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz tavsiye edilir. Tip 2 diyabette ise, sağlıklı beslenme ve egzersiz veya sağlıklı beslenme, egzersiz ve ilaç kullanımının bir arada olduğu bir tedavi uygulanır. Tip 2 diyabeti olan kişiler tamamen insüline “bağımlı” olmasalar da, zaman zaman buna ihti­yaç duyabilirler. Diyabet teşhisiniz yeni konmuşsa, bu fik­re alışmanız belli bir zaman alabilir. Ama doğru bilgilerle ve doktorunuzun ya da diyetisyeninizin desteğiyle kısa sürede bu durumla baş edebileceğinizi ve eskisi gibi sağlık­lı bir yaşam sürdürebileceğinizi görürsünüz.

Doktorunuz size, kendi kendinize nasıl iğne yapacağı­nızı ve durumunuzu etkin bir biçimde nasıl yöneteceğinizi gösterecektir. Belli noktalan netleştirmek için doktorunuz­la çok sık görüşmek zorunda olmak sizi endişelendirmesin. Aklınıza takılanları sormaya çekinmeyin. Soru sormanız ve öğrendiklerinizi iyice “hazmedinceye” kadar kendisine danışmanız doktorunuzun da hoşuna gidecektir.

İlaçlar
Tip 2 diyabet için dört ana ilaç grubu mevcuttur: Sülfo-nilüre, biguanid, acarbose ve thiazolidinedione. Bunların hepsine genel olarak oral hipoglisemik ajanlar (OHA) denir. Bu ilaçlar tek başına veya bir arada alınabilir. Tip 2 diyabe­ti olan pek çok insan, bu ilaçların sağlıklı bir beslenme dü­zeniyle birlikte diyabeti kontrol altında tuttuğunu görmüş­tür. Ancak, kişiye hangi kombinasyonun veya dozun uy­gun olduğunu tespit etmek için biraz zaman gerekebilir.

İlaçların hepsi farklı işlevlere sahiptir.- Bazdan pankreasın daha fazla insülin üretmesini, bazılan da üretilen insülinin daha iyi kullanılmasını sağlar. îlaçlann bir kısmı da, bağır­saklardan glikoz emilim hızını yavaşlatır. Kişi için en uygun ilacın hangisi olduğuna doktor karar verir. Doktor, birden fazla ilaç da yazabilir. Aynca kişiye ilaçlann işlevi, ne za­man alınacağı, kandaki ve idrardaki glikoz seviyelerinin na­sıl takip edileceği doktor veya hemşire tarafından tarif edilir.

* insüline başlamak, benim için hayli moral bozu­cuydu. İyiye gittiğimi düşünüyordum, Insüline başla­yacaksın’ denilmesi beni hayal kırıklığına uğrattı.”

İlaçlar kan şeker seviyenizi normal değerlere düşürmeye yetmeyebilir. Bu durumda ilaçlann yanında insüline geç­meniz veya ilaç yerine sadece insülin almanız tavsiye edi­lebilir. Bu sık rastlanan bir durumdur ve bir kusurunuzun olduğu veya kendinize iyi bakmadığınız anlamına gelmez.

İnsülin
Tip 1 diyabeti olan kişiler hayatlarının sonuna kadar insü­lin iğnesi kullanmakla birlikte, doğru ve dengeli besinlere da­yalı sağlıklı bir beslenme düzenine de riayet etmelidirler. Ay­nca genel sağlık açısından ve diyabet komplikasyonlannı en­gellemek adına egzersiz yapmalan da tavsiye edilmektedir.

‘Neden insülin iğnesi olmam gerekiyor?’
İnsülinin kan dolaşımına geçmesi için en etkin yol bu­dur. Midedeki sindirim salgıları bu maddeye zarar verdiği için insülin ağızdan alınamamaktadır.

‘Hangi çeşit insülinler mevcuttur?’
İnsülinler arasındaki temel farklılık, etki etme hızlanan­dadır. Kısa, orta ve uzun vadede etki eden insülinler mevcuttur. Kısa vadede etki eden insülin, saydam ve renksiz­dir. Diğer ikisi ise, insülinin deri altından emilimini yavaş­latmak için katkı maddeleri ihtiva ettiğinden saydam değil­dir. Kısa ve orta vadede etki eden insülini, tek enjektör içinde beraber kullanmak mümkündür ancak saydam in­sülini herhangi bir saydam olmayan insülinle kirletmeme­ye dikkat etmek gerekir. Bu nedenle, enjektöre her zaman önce saydam insülin çekilmelidir.

Eğer insülini kanştırmak sizin için zorsa, içinde farklı oranlarda hem kısa hem de orta vadede etki eden insülin bulunan hazır insülin preparatlannı kullanabilirsiniz.

‘Neden günde birkaç defa insülin enjekte etmem ge­rekiyor?’
İnsülin tedavisinin amacı, vücudun doğal insülin ihtiya­cını karşılama şeklini olabildiğince benzer şekilde taklit et­mektir. Diyabeti olmayan bir kişinin vücudunda, gıda alı­mına tepki olarak pankreas tarafından insülin salgılanır. Öğünler arasında kan şekeri seviyesi düşerken, insülin se­viyesi de düşüşe geçer. Ancak kan dolaşımındaki insülin, hiçbir zaman tam olarak sıfıra inmez ve insan vücudunda 24 saat içerisinde hiçbir zaman, kan dolaşımında algılanır seviyede insülin bulunmaması söz konusu olmaz. Kendini­ze insülin iğnesi yaptığınızda hedeflediğiniz şey, pankrea­sın doğal insülin üretim düzenini aynen taklit etmektir.

Birçok insan, üç ana öğünden önce kısa vadede etki eden üç enjeksiyona ek olarak, uykudayken kan şekerini kontrol altına almak için gece vaktinde orta veya uzun va­dede etki eden insülin alır. Aynı derecede yaygın ve başa­rılı bir sistem de, günde iki kere kısa ve orta vadede etki eden enjeksiyon karışımı uygulamaktır. Kısa vadede etki eden insülin, az bir süre sonra yiyeceğiniz yemeği, örneğin kahvaltıyı veya akşam yemeğini kontrol altına alırken; orta vadede etki eden insülin, öğle yemeğini veya gece ya­nsı kan şekerini kontrol altına alır. Birçok insan buna ben­zer sistemleri yıllardır sıkıntı çekmeden kullanmaktadır.

Eğer kendinize günde birkaç kere enjeksiyon yapmaya alışamayacaksanız veya vücudunuz insülin ihtiyacınızı karşılamada kısmi bir eksiklik gösteriyorsa, sadece bir ve­ya iki orta veya uzun vadeli enjeksiyon ile insülin ihtiya­cınızı giderebilirsiniz.

‘Enjeksiyonu nereden ve nasıl yapmalıyım?’
Hizmet aldığınız kurumdaki uzmanlar, size enjeksiyon-lannızı nereden ve nasıl yapacağınızı göstereceklerdir. Bu­gün çoğu kişi, tek kullanımlık plastik enjektör ve iğneleri tercih etmektedir. İnsülin enjeksiyon kalemleri de, en çok kullanılanlar arasındadır. Enjeksiyon kalemlerinin hepsi­nin çalışma prensibi genel olarak aynıdır. Geriye sadece, hangisinin sizin için en iyi uygun seçenek olduğuna karar vermek kalmaktadır.

İnsülini damara ya da kasa değil, deri altına enjekte et­mek gerekir. Baz kişiler, fazla derine girdikleri için, insülini yanlışlıkla deri altındaki kasa verirler. Özellikle zayıf kişile­rin, iğneyi deriye sokma derecesini doğru ayarlaması daha zor olabilir. En basit yöntem, deriyi iki parmakla sıkıştıra­rak, yükselen kısma 90 derecelik açıyla iğneyi yapmaktır. Derinizi çok fazla sıkıştırmamaya dikkat edin, aksi takdirde iğne canınızı yakar! İnsülinin kasa geçmemesini sağlamak üzere üretilmiş farklı boylarda iğneler vardır. Bu noktada doktorunuz size uygun tavsiyede bulunacaktır.

Yine sağlık uzmanlan tarafından, enjeksiyon için en uygun bölgeler hakkında bilgilendirileceksiniz. Genelde en uygun bölgeler, baldırlann üst kısımlan, kalça ve karındır.

Önemli bir diğer husus da, sürekli aynı yerin kullanılma­masıdır. Aksi takdirde küçük bir şişlik oluşup insülinin emiliminde birtakım sorunlar ortaya çıkabilir. Orta ve uzun vadede etki eden iğneler için, baldır ve kalçalar; kısa süre­de etki edenler içinse kann bölgesi daha uygundur.

‘Enjeksiyon can yakar mı, iz bırakır mı?’
Yıllardır kendilerine enjeksiyon uygulayanlar, hiç acı hissetmediklerini söylerler fakat yeni başlayan birçok kişi başta bu iğneleri biraz can yakıcı bulmaktadır. İğne yapar­ken mümkün olduğunca gevşeyin ve size gösterilen tekni­ği uygulayın. Bazı kişiler, deriyi birkaç saniye buzla ovma­nın acıyı yok ettiğini söylerler. Siz de bu yöntemi uygula­yabilirsiniz. Zamanla iğnenin daha az can yakıcı olduğu­nu göreceksiniz. Eğer duyduğunuz acıda herhangi bir azalma olmazsa, bir sağlık merkezine başvurabilirsiniz.

İnsülin iğneleri oldukça ince olduğu için genellikle iz bı­rakmaz. Bazen enjeksiyonun ardından az miktarda kana­ma veya küçük bir yara oluşabilir fakat bu endişelenmeni­zi gerektirecek bir durum değildir. Muhtemelen enjeksiyon esnasında iğne, deri altında ince bir damara denk gelmiş­tir. İnsülinin doğrudan kan dolaşımına karışması neredey­se imkânsızdır, bu yüzden ufak kanamalardan ötürü endi­şelenmenize gerek yoktur.

İlaç tedavisi hakkında notlar
* Tip 2 diyabet için ilaç tedavisi faydalıdır.
* Diyabet tedavisinde kullanılan tabletlerin farklı farklı etkileri vardır.
* insülin tedavisi, tüm Tip 1 diyabetliler için gereklidir.
Birçok Tip 2 diyabetli de buna ihtiyaç duyar. O Günde 2 ila 4 kez enjeksiyon yapmak gereklidir. O Enjeksiyon nadiren şişlik oluşturur veya iz bırakır.

* İnsülin iğneleri, kısa, orta ve uzun vadede etkili şek­lînde üç gruptur.
* İçinde farklı oranlarda hem kısa hem de orta vade­de etki eden insülin bulunan önceden karıştırılmış hazır insülin preparatları mevcuttur.

Sağlıklı beslenme düzenine geçmek
Neden yediklerinizi değiştirmeniz gerekir?
Beslenme biçiminizin sağlığınız üzerinde etkisi vardır. Çoğu insan “zaten sağlıklı beslendiği” fikrini taşısa da, gü­nümüzde özellikle Batı dünyasında yaşayanlann çoğunlu­ğu, aşın kalorili ve çok miktarda besin tüketmektedir. Bu da, yüksek kolesterol seviyesi, aşın kilo hatta kalp krizi gi­bi sonuçlara yol açmaktadır.

Hangi tip diyabetiniz olursa olsun, yediklerinize dikkat etmek kan şekeri seviyenizin dengelenmesine yardımcı olur. Bu yüzden uygulayacağınız diyet, tedavinizin vazge­çilmez bir parçasıdır. Fakat takip etmeniz gereken diyet, kesinlikle lezzetli yiyeceklerden tamamen vazgeçmeniz gerektiği anlamına gelmez. Beslenme alışkanlıklannızı değiştirmek, çok özel bir diyete uymak değil, yalnızca herke­se önerilen sağlıklı beslenme rejimini uygulamaktır.

Sağlıklı beslenmek sizi şu risklerden korur:
* Diyabete bağlı komplikasyonların oluşma ihtimali bü­yük ölçüde azalır.
* Kolesterolünüzün düşmesiyle kalp hastalıkları, tansiyon ve kilo problemlerinden korunmuş olursunuz.
* Bazı kanserlere yakalanma riskiniz düşer. (Kanser va-kalannın üçte ikisine yediklerimiz sebep olur.)
* Arteritten büyük ölçüde korunmuş olursunuz.

Sağlıklı beslenmenin diyabete faydası ne?
Aşağıdaki tablo (bkz. Şekil 2), sağlıklı bir beslenme dü­zeni için hangi yiyeceğe ne kadar ağırlık vermek gerekti­ğini göstermektedir. Tabloda genel kabul gören beş yiye­cek grubu temel alınmıştır. Bu tablo, sağlığınız için en çok tat aldığınız yiyeceklerden vazgeçmeniz gerekmediğini gösterir. Sağlıklı bir beslenme düzeni, dört ana gruptaki yi­yecekleri doğru bir dengede, her gün tüketmeyi ve buna ek olarak yağlı-şekerli yiyeceklerden de yalnızca bir tanesini az miktarda yeme iznini içerir. Eğer besinlerinizi bu oran­da seçerseniz, beslenme ihtiyacınızı karşılamış olursunuz. Aklınızdan çıkarmamanız gereken husus şudur; yediğiniz her şey -hem ana hem de ara öğünler- beslenme dengeni­ze bir eklemede bulunur.

* Öğünlerinizde nişastalı besinlere yer verin. Bunlar; ek­mek, patates, pirinç, makarna, erişte, tahıllar, kraker ve kahvaltılık gevreklerdir. Böylece nişasta, lif, vitamin (özellikle B vitamini) ve mineral almış olursunuz. Hem de, nişastalı gıdaların glikoza dönüşmesi daha uzun sür­düğü için kan şekeriniz daha geç ve daha yavaş yükselir.

* Günlük en az beş porsiyon meyve ve sebze tüketin.
Özellikle taze meyve ve sebzeleri tercih edin. Ancak konserve meyve-sebzeler ile meyve suyu ve kurutul­muş meyveleri de tüketebilirsiniz. Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar her öğüne sebze veya meyve ilave edin. Bunlar vitamin, mineral ve lif içerir. Antioksidan vitaminlere sahip (A, C, E vitaminleri) meyve ve sebze­ler sizi kalp hastalıkları ve kansere karşı da korur.

* Ölçülü miktarda süt ve süt ürünleri tüketin. Süt ürünle­ri, kalsiyum ve protein ile A ve B vitaminlerini içerir. Ancak mümkün olduğunca bu ürünlerin az yağlı olan-lannı tercih edin.

* ölçülü miktarda et ve balık tüketin. Et ve balık tüketi­minde de, yine az yağlı seçeneklerden yana tercihte bu­lunun. Bunlar; yağsız et, tavuk ve balıktır. Haftada en az iki defa balık yemeye çalışın. (Protein ihtiyacınızı karşılamak üzere et yerine bakliyat da tüketebilirsiniz. Aynca yanında bakliyat almak suretiyle etin daha bes­leyici olmasını sağlayabilir ya da sadece bakliyat tüke­terek, et tüketiminizi aza indirebilirsiniz.)

* Yağ ve yağlı-şekerli yiyecek tüketiminizi azalan. Kalp hastalıklan, tansiyon, kolesterol ve aşırı kilo gibi prob­lemler göz önünde bulundurulduğunda, beslenme yo­luyla alınan yağ oranını azaltmanın gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Yağ içeren gıdalann besin değeri sınırlıdır ve ihtiyacınız olan yağı, süt ve süt ürünleri ile etten de alabilirsiniz. Margarin ve kızartma yağlarını kullanma­yın. Yağlı ve şekerli abur cuburlardan mümkün oldu­ğunca uzak durun; hatta bunları hiç yemezseniz daha iyi olur. Yemek hazırlarken ve pişirirken yağsız yöntem­leri tercih edin.

Yağ tüketimi
Tükettiğimiz yağlar genel olarak ikiye aynlır:
* Doymuş yağlar. Vücudumuza ne kadar çok yağ girerse o kadar çok kolesterol üretiriz. Kolesterol kanımızda bi­rikir ve kalp hastalığı oluşma riskini arttırır. Doymuş yağlar, en çok süt ürünlerinde ve et gibi hayvansal gı­dalarda bulunur. Ayrıca, hindistancevizi yağı gibi bazı bitkisel yağlarda, margarinde, pasta, bisküvi, çikolata ve pudinglerde kullanılan yağlarda da doymuş yağ var­dır. Bu yağ türü, gıda etiketlerinde “hidrojene nebati yağ” olarak geçer.
* Doymamış yağlar. Bu grup, tekli doymamış yağlan ve çoklu doymamış yağları içerir. Bunlar vücudun belirli
vitaminleri alabilmesi için az miktarda da olsa gereklidir ve yemekleri daha lezzetli hale getirir. Fakat yine de, bu yağlar da yüksek kalorilidir. Doymamış yağlar, ayçiçe­ği, mısır ve soya yağında, zeytinyağında, “doymamış yağlar açısından zengin” diye belirtilen yumuşak mar­garinlerde, fındık ve cevizde, alabalık, sardalye gibi yağ­lı balıklarda bulunur.

Beslenmenizde doymuş yağ yerine doymamış yağlara ağırlık vermek için
* Ekmeğe sürmek için çoklu/tekli doymamış yağ içeren margarinler kullanın.
* Yemek pişirirken çoklu/tekli doymamış yağları tercih edin.
* Kanşık bitkisel yağları kullanmamaya çalışın. Çünkü bunlarda doymuş yağ oranı yüksek olabilir.

Yeni Bir Başlangıç
Beslenme düzeninizde değişiklik yapmak; alışveriş ve yemek yapma gibi uzun soluklu alışkanlıklannızda ve da­mak tadınızda azımsanmayacak farklılıklar olması anlamına gelir. Ancak yapacağınız değişiklikler, sizi daha sağlıklı bir hayata taşıyacaktır. Geçiş aşamasında problem yaşamamak için, yeni beslenme biçiminizin sizi koruyacağı veya ortaya çıkmasını engelleyeceği probl

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ