Haber 16

Dünyayı dize getiren Türk elçiler…

Yabancı diplomatların Osmanlı’nın gururuna karşı yaptıkları teşebbüsler, Türk elçilerin tavizsiz tavırları karşısında başarılı olamamıştı.

Dünyayı dize getiren Türk elçiler…
  • Gündem / Son Dakika
  • 17 Ocak 2010
  • Dünyayı dize getiren Türk elçiler… için yorumlar kapalı
  • 302 KEZ OKUNDU

Erhan AFYONCU yazdı…

Ah nerede eli sopalı o eski diplomatlarımız!

Yabancı
diplomatların Osmanlı Devleti’nin gururu ve onuruna karşı yaptıkları
teşebbüsler, Osmanlı diplomatlarının tavizsiz tavırları karşısında
başarılı olamamıştı.

Üçüncü
Selim dönemine kadar yurtdışında daimi Osmanlı elçilikleri yoktu.
Herhangi bir mesele olduğunda Osmanlı elçileri ilgili devlete gider ve
işleri bittikten sonra geri dönerlerdi.

KILIÇLA SELAMLAMA

Osmanlı
elçileri, yabancı ülke topraklarına girdikten sonra belirlenen güzergâh
üzerinden yollarına devam ederlerdi. Her ne kadar gittikleri ülke
tarafından kendilerinin emniyeti için asker, mihmandar ve tercüman
tayin olunmuşsa da davranışlarında son derece bağımsız idiler.
Maiyetlerine verilen tercümanların nasıl davranacaklarından askerlerin
nasıl selama durmaları gerektiğine kadar her şeyi kendi anlayışları
doğrultusunda düzenlerler ve aksi davranışların zuhuru halinde derhal
müdahale ederek gerekli tavırları sergilerlerdi. Osmanlı elçilerinin
emniyetlerini temin için yabancı devlet tarafından refakatlerine
verilen askerlerin kılıçlarını çekerek selama durmalarından rahatsız
olup, derhal müdahale etmişlerdi. 1748’de Viyana’ya gönderilen Osmanlı
elçisi Mustafa Hatti Efendi’nin ve 1739’da Avusturya ile sınırın
çizilmesine katılan Ebu Sehl Numan Efendi, böyle bir hadise yaşamış ve
duruma müdahale edip sorunu çözmüşlerdi.

Mehmet
Emnî Paşa da 1740’ta Rusya topraklarına girdikten sonra Rus
askerlerinin yalınkılıç selam durmasından, çadırı etrafında nöbet
tutmalarından, trampet ve boru çalmalarından hoşlanmamış ve bu
uygulamaları kaldırtmıştı. Osmanlı elçisi o kadar etkiliydi ki
çariçenin çocuğu olduğu haberini alan Ruslar, Mehmet Emnî’den izin
almadan bu durumu kutlamak için top bile atamamışlardı. Rus
topraklarında bir süre yol alan Osmanlı elçilik heyeti Petersburg’a
nehir yolundan gitmek için gemiye bindiği zaman bir sürprizle
karşılaşmıştı. Gemide haçlı bayrakları asılıydı. Osmanlı elçisi, bunun
üzerine bu duruma müdahale edip, gemideki haçlı bayraklarını
indirtmişti.

DEVLET GURURU

Diplomasi
ile alakalı eserler incelendiğinde, Osmanlı Devleti’nin muhatabı olan
devlet diplomatları da her fırsatta diplomat muhatabını taciz etmeyi ve
onun şahsında devletinin gururu ve onuru ile oynamayı denemek
istemişler fakat hemen her defasında Osmanlı diplomatlarının tavizsiz
tavırları karşısında niyetlerine nail olamamışlardı.

Sınırlarda
yapılan elçi mübadelelerinde dikkat edilen husus, ilk hareketi veya
ziyareti yapmamak ve muhatabını ayağına getirmek ve böylece de
devletini yabancı devletler nezdinde temsil ederken onurunu da
korumaktı. Mesela, 1748’de Avusturya’ya elçi olarak giden Mustafa Hatti
Efendi, Dalya isimli şehre geldiklerinde, kendisini karşılamaya
gelmeyip konağına çağıran o bölgenin generali Gaudagni Ascanus’un tüm
ısrar ve tehditlerine rağmen yanına gitmemişti.

1739’dan
sonra Rusya ile sınır çizimi görüşmelerine katılan Ahmet Meramî Efendi,
Rus generali Repnin Vasile’nin ilk ziyareti kimin yapacağı ve Azak
kalesinin yıkımının ağırdan alınması gibi konulardaki tavırlarına çok
kararlı cevaplar vermiş ve görüşmeyi istediği şekilde sonuçlandırmıştı.

OSMANLI ELÇİLİKLERİ

Osmanlı
İmparatorluğu Üçüncü Selim’e kadar diğer devletlere daimi elçi
göndermemişti. Avrupa devletleriyle ilişkileri bunların İstanbul’da
bulunan elçileri vasıtasıyla yürütülürdü. Ancak dışa­rıda elçi
bulunmaması yüzünden Avrupa hakkında sağlıklı bilgi alınamıyordu.

Sadrazam
Nevşehirli İbrahim Paşa, Avrupa’yı tanımak gerek­tiğini fark eden ilk
Osmanlı sadrazamıydı. Avrupa devletlerinin İstanbul’daki elçileri ile
düzenli ilişki kurdu. Ayrıca Osmanlı tari­hinde ilk kez Avrupa
devletlerine elçi gönderdi. Elçiler sadece askeri ve ticari antlaşma
yapmaya gitmemişlerdi. Avrupalı dev­letlerin askeri gücü ve devlet
yapısı ile ilgili bilgi edineceklerdi. İbrahim Paşa Viyana’ya (1719),
Yirmisekiz Mehmed Çelebi Pa­ris’e (1720-1721), Nişli Mehmed Ağa
Moskova’ya (1722-1723) elçi olarak gittiler. Bu elçiler gittikleri
yerde gördüklerini anlatan raporlar hazırlayarak sadrazama sundular.

Üçüncü
Selim döneminde Avrupa’daki Osmanlı çıkarlarını korumak için Avrupa’nın
önemli merkezlerinde devamlı kalacak ikametgâh elçilikleri açıldı. İlk
ikametgâh elçiliği 1793’te Londra’ya açıldı ve ilk elçi Yusuf Agâh
Efendi’ydi.

OSMANLI DİPLOMASİSİ

Türkler’in
savaşta kazanıp ma­sada kaybettiği klişe haline gelmiş bir sözdür.
Sanki Türkler hiç diplomasiden anlamıyor, saflıkları ve bilgisizlikleri
yüzünden Avrupalı diplomatlar tarafından kandırılıyor gibi anlatılır.
Os­manlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında bazı savaşlarda galip
gelinmesine rağmen yapılan antlaşma­lardan kayıpla çıkılmıştır. Ancak
bunun sebebi Os­manlı diplo­matlarının maharetsizliği değil, İngiltere,
Fransa ve Rusya gibi devletlerin baskılarıdır.

Osmanlı
tarihi boyunca yapılan antlaşmalar, görüşme sü­reçleri ve uygulamaları
ile birlikte iyi incelenirse çok maharetli diplomatların olduğu ve
birçok antlaşmanın Osmanlı lehine neticelendirildiği görülür.

Rektör
olduktan kısa bir süre sonra üniversitesini 15-20 yıl önce kurulmuş
birçok üniversiteyle aynı seviyeye getiren Çankırı Karatekin
Üniversitesi Rektörü Ali İbrahim Savaş’ın Osmanlı Diplomasisi, Mustafa
Hattî Efendi’nin Viyana Sefaretnamesi ve Tedbirat-ı Pesendide isimli
eserlerinde Osmanlı diplomasisinin bilmediğimiz birçok yönüne ve
Osmanlı elçilerinin gittikleri ülkelerde Osmanlı devlet vakurunu nasıl
koruduklarına dair birçok örnek vardır.

OSMANLI ELÇİLERİNİN HATIRALARI

Osmanlı
elçilerinin elçilik görevlerine dair yazdıkları eserlere “sefaretnâme”
adı verilir. Osmanlı elçilerinin yazdığı ilk elçilik raporu Fatih
döneminde Avusturya’ya elçi olarak giden Hacı Zağanos’a aittir. Lale
devrinden sonra Osmanlı elçilerinin çoğu elçiliklerine dair sefaretname
hazırlamışlardır. Osmanlı elçilerinin yazdığı sefaretnâmeler arasında
en fazla üzerinde durulan eser Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin 1720-1721
tarihli Fransa Sefaretnâmesi’dir. Eser edebî ve tarihî kıymetinin yanı
sıra, Osmanlı toplum hayatına yaptığı tesir açısından da önemlidir. Bu
sefaretnâme, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’ya bakışının değişmesinde
önemli rol oynamıştır.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ