Haber 16

Gülen’in veliahtı kim olacak?

Taraf’tan Neşe Düzel, herkesin merak ettiği o soruyu sordu: Fethullah Gülen’den sonra cemaat ne olacak?

Gülen’in veliahtı kim olacak?
  • İslam / Son Dakika
  • 15 Haziran 2010
  • Gülen’in veliahtı kim olacak? için yorumlar kapalı
  • 313 KEZ OKUNDU


Sosyolog ve siyaset bilimci Prof. Dr. Doğu Ergil, Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’in sorularını yanıtlamaya devam ediyor. Röportajın bugün yayınlanan ikinci bölümünde Neşe Düzel, herkesin merak ettiği o soruyu Prof. Ergil’e sordu:

Gülen cemaatinde bir ikinci adam var mı? Gülen’den sonra ne olacak?


Bu hareketin bir kurmay heyeti var. Bunlar aralarında iş bölümü yapmışlar. Bazısı okullara, bazısı finansa, bazısı basına bakıyor. Bakın… Gülen’in ilham verdiği bir hareket bu. Yokrsa o, böyle bir teşkilat kurmadı. İnsanlar onun etrafında toplandılar. Ondan alınan ilhamla faaliyetler ve projeler ortaya çıktı ve bu faaliyetler üzerinden bir örgütlenme oldu. Bu örgütlenme bir devinim içinde sürekli gelişiyor. Dolayısıyla Gülen’i bu kadar güçlü kılan kendisi değildir.


Gülen’i güçlü kılan nedir?


Onu güçlü kılan, ondan aldıkları ilhamla şirketleri kuran, bütün o projeeleri büyük fedakarlıklarla gerçekleştiren cemaattir, insanlardır. Dünyanın ücrea köşelerindeki okullara fedakarca çalışan, bütün bunları gerçekleştiren o insanlar, din olmadan hiçbir biçimde motive olamazlar. O fedakarlıkları yapan, bütün bunları gerçekleştiren insanlar da din olmadan hiçbir biçimde motive olmazlar. Bunu da görmek lazım. Ben birkaç kurmayla Gülen sonrası ne olur diye konuştum. “Böyle bir şeyi tartışmıyoruz, düşünmüyoruz” dediler.


Fethullah Gülen dönecek mi?


Burada şartları uygun bulursa döner. Niye dönmesin. Amerika’da çok büyük hasret çekiyor. Dönmek istiyor.


Niye dönmüyor?


Amerika’da bir laf söylüyor, Türkiye’de ortalık ayağa kalkıyor. Eğer dönerse, burada insanlarla çok daha sık ve  direkt teması olacak. Bunlardan hoşlanmıyor. O, gönül ve barış adamı.


AKP yönetimindeki Türkiye dünyada etkili bir güç olmaya çalışırken, içerde ciddi sorunlar mı yaşayacak?

Evet. türkiye kendi sorunları çözmediği müdddetçe dışarıda etkili olamayacak. Türkiye’nin gölgesi büyük gözükecek ama kendisi o kadar büyük olamayacak.


Peki, AKP, bu riskli politikasının sonucunda karlı mı çıkar, kayba mı uğrar?


İçerde ve dışarıda çatışmacı tavrından ne zaman geri döneceğine ve geri döndüğü zaman elinde ne kaldığına bağlı bu… AK Parti’nin karşısında ulusal ve ulususlararası büyük bir cephe var. Başbakan, Amerika’ya karşı parmağını sallayıp, “Ortadoğu’daki kargaşayı siz çıkardınız. Irak’ta şu kadar adam öldürdünüz” türünden söylemini sürdürürse, İran’a ve Hamas’a arka çıkmayı devam ettirirse, bu cephe önünde sonunda AK Parti’yi indirecek .


AK Parti’nin yerine kim gelecek?


CHP-MHP koalisyonu gelecek ve bu iki partinin zihniyeti ve politik vizyonu Türkiye’yi felakete götürecek. Çünkü Kürt sorunu asıl o zaman azacak. Türkiye’nin hem psikolojik hem de coğrafi kırılması işte o zaman gerçekleşecek. İsrail, CHP ve MHP, ilişkileri can ciğer kuzu sarması olduğu için değil, çıkarları aynı olduğu için, belki de birbirlerinden habersiz olarak birlikte çalışacaklar.

NEŞE DÜZEL: İsrail’in Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıdan hemen önce, PKK’nın İskenderun’da Deniz İkmal Komutanlığı’na saldırması çeşitli yorumlara neden oldu. PKK ile İsrail arasında ilişki olduğunu söyleyenler de çıktı. Siz PKK’nın İskenderun saldırısındaki zamanlamayla ilgili ne düşünüyorsunuz? 


DOĞU ERGİL: Bence İskenderun saldırısının Gazze’yle, yardım gemisiyle bir ilgisi yok. Tam tersine o sırada Barzani Türkiye’ye geliyordu. Nitekim Barzani saldırının hemen ardından Ankara’ya geldi ve PKK’ya iki serzenişte bulundu.


Barzani ne dedi?


Bir, “PKK, ateşkesi bitirerek kötü yaptı” dedi. İki, Barış ve Demokrasi Partisi’ne döndü, “demokratik açılımı desteklememekle hata ediyorsunuz” dedi. BDP buna çok bozuldu. PKK, Barzani’nin Türkiye’ye ziyaretini onaylamadığını duyurmak ve Türkiye ile Kuzey Irak Kürt yönetimi arasında PKK’ya karşı bir ittifakın geliştirilmesine bir ihtarda bulunmak için İskenderun saldırısını yaptı. Bundan sonra İsrail’in PKK’yı kullanmasının yolu açıldı. Bu ilişki ihtimal dâhilindedir. 


PKK’nın gücünün bir bölümü Barzani’nin yönetimindeki Kuzey Irak’ta bulunuyor. PKK’nın İskenderun’daki bombalı  ihtarına, Barzani’nin PKK’ya Kuzey Irak’ta cevabı  ne olur? 


Barzani ve Talabani biliyorlar ki, PKK bir Türkiye olgusudur. PKK bir Irak olgusu değildir. Ayrıca PKK silahlı ve kendi başına buyruk bir teşkilattır. Eğer baskı altında tutulmazsa ve Kuzey Irak Kürt toplumuyla organik ilişkisi kesilmezse, burada da iktidara oynar. Bu yüzden PKK mutlaka Kuzey Irak’tan uzaklaştırılmalıdır ya da Kürt yönetiminin etkisini azaltmayacak bir konumda tutulmalıdır. Irak siyasetinin içinde yer almamalıdır. Barzani ve Talabani işte bunu biliyorlar.


Bu durumda PKK’yı Kandil’den, K. Irak’tan çıkaracaklar mı?


Şöyle anlatayım… Hem Irak’taki son seçimlerde Şii bir Irak’ın doğması, hem de Amerikan ordusunun Irak’ı terk edecek olması, Irak Kürt yönetimini son dönemde Türkiye’ye çok yaklaştırdı. Çünkü Şii Irak demek, İran’ın nüfuzunun Irak üzerinde yayılması demektir. Kürtler tarihî nedenlerle İran’a hiç güvenmezler. Bölgede Kürtlerin sarılabileceği bir tek ülke var. O da Türkiye. Bunu Türkiye de, Irak’taki Kürtler de artık anladı. Dolayısıyla PKK’nın Irak’ta yaşaması giderek çok zorlaşacak. Bu durumda PKK’nın Türkiye ile uzlaşması gerekecek. 


“İsrail’in PKK’yı kullanmasının yolu açıldı” dediniz. PKK saldırılarının şehirlere yayılacağı söyleniyor. Şehirlerde terör olaylarıyla mı karşılaşacağız? 


İsrail, bundan önce PKK’yı nasıl kullandıysa gene öyle kullanabilir. Ona hedef gösterir, malzeme sağlar. Ama bunu hemen yapmaz. Türkiye şimdi bir uzlaşma arayacak. Eğer Hamas üzerinde hakikaten bir etkisi varsa ve dış politikasını ve kendi halkını Hamas için tehlikeye atmışsa, Türkiye, İsrailli askeri serbest bıraktırmak için Hamas’a kesin baskı yapmalı. Eğer Hamas, bunu yapmazsa, Hamas Türkiye’yi kullanıyor demektir. Türkiye kendini kullandırmamalı. Çünkü İsrail ile Türkiye’yi uzlaştırabilecek en somut adım budur. Biliyorsunuz Hamas’ın elindeki İsrailli esir asker Gilad Şalit, Gazze’ye ambargonun başlıca nedeniydi. 


“PKK’nın Türkiye ile uzlaşması gerekecek” dediniz. PKK uzun zamandır dağdan inmek istediğini söylüyor. Türkiye’de uzlaşmayan taraf PKK mı şu anda?


AK Parti hükümeti, askeriye ve muhalefet partileri, bu ülkede yurttaşlığın Türklükten öte bir tanımı olabileceğini bir türlü kabullenemediler. Hatta Öcalan, PKK’nın taleplerini artık teke indirdi. “Kürtlerin Kürt kimliğiyle yurttaş olabileceklerine dair anayasada bir değişiklik yapılsın, silahlar susar” dedi. Ne var ki, Türkiye’deki egemen zihniyet Türklükten başka bir yurttaşlık olgusunu kabul edemiyor.


Bu durumda, AKP yönetimindeki Türkiye dünyada etkili bir güç olmaya çalışırken, içerde ciddi sorunlar mı  yaşayacak? 


Evet. Türkiye kendi sorunlarını çözmediği müddetçe dışarıda etkili olamayacak. Türkiye’nin gölgesi büyük gözükecek ama kendisi o kadar büyük olamayacak.


Peki, AKP, bu riskli politikasının sonucunda kârlı mı çıkar, kayba mı uğrar? 


İçerde ve dışarıda çatışmacı tavrından ne zaman geri döneceğine ve geri döndüğü zaman elinde ne kaldığına bağlı bu… AK Parti’nin karşısında ulusal ve uluslararası büyük bir cephe var. Başbakan, Amerika’ya karşı parmağını sallayıp, “Ortadoğu’daki kargaşayı siz çıkardınız. Irak’ta şu kadar adam öldürdünüz” türünden söylemini sürdürürse, İran’a ve Hamas’a arka çıkmayı devam ettirirse, bu cephe önünde sonunda AK Parti’yi indirecek.


AK Parti’nin yerine kim gelecek? 


CHP- MHP koalisyonu gelecek ve bu iki partinin zihniyeti ve politik vizyonu Türkiye’yi felakete götürecek. Çünkü Kürt sorunu asıl o zaman azacak. Türkiye’nin hem psikolojik hem de coğrafi kırılması işte o zaman gerçekleşecek. İsrail, CHP ve MHP, ilişkileri can ciğer kuzu sarması olduğu için değil, çıkarları aynı olduğu için, belki de birbirlerinden habersiz olarak birlikte çalışacaklar.


Amerika ve İsrail, Türkiye’nin iç  politikasına çeşitli yollarla müdahale etmeyi dener mi gerçekten?


Dener. Her zaman müdahale ettiler ve gene edeceklerdir. Üstelik bu kez karşılarında sakıncalı olarak gördükleri bir hükümet var. Bu yüzden belki de daha kapsamlı olarak müdahale edecekler, Türkiye, Kürt sorununu çözeceğine Filistin sorununu çözmeye soyununca oldu bütün bunlar. Türkiye önce kendi sorununu çözmeli ve elini güçlendirmeli. Ancak o zaman dünyada ve dış politikada daha etkili olur. Çok güzel bir laf vardır, “eğer kendin camlı köşkte oturuyorsan, başkasına taş atma” derler.


Ortadoğu’da ne tür gelişmeler bekliyorsunuz? 


İran’ın hizaya getirilmesi için yeni bir dönem başlıyor. İran’ın göstereceği tepki, bu hizaya getirme eyleminin ne kadar askerî harekâtla ve şiddetle veya diplomasiyle olacağını belirleyecek. Dünyada İran kaynaklı terör yaygınlaşabilir. Mesela PKK’nın hâlâ İran’da kampları, hastaneleri var. İran’ın PKK’ya yardım etmeye devam ettiği biliniyor. Zaten Barzani de konuşmasında, “biz ne zaman PKK’nın üzerine gitsek, İran’a kaçıyorlar” dedi. İran her zaman PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanabileceği bir koz olarak görmüştür ve hâlâ da öyle görür. Ayrıca şu çok açık ki İran’daki bu radikal dinci yönetim atom bombası elde etmek istiyor.


Türkiye, Ortadoğu’da etken bir güç olma isteğini gerçekleştirir mi sizce?


Etken güç olabilmesi için ekonomisini güçlendirmesi, Kürt sorununu çözmesi ve uluslararası örgütlerle iyi geçinmesi ve onların standartlarını benimsemesi lazım. 


İsrail ve Amerika ile bundan sonraki ilişkilerimiz nasıl gelişir? 


Bu, büyük  ölçüde hükümetin becerisine bağlı. Çünkü İran’ı hizaya getirme konusunda Amerikan yönetimi bir karara vardı. Eğer Erdoğan hükümeti, dünyaya karşıtlık tutumunu devam ettirmek isterse, İsrail’deki Netanyahu hükümetinden daha önce iktidardan gidebilir. 


AK Parti’nin tutumu, dünyaya mı karşıtlık yoksa İsrail devletinin uygulamalarına mı karşıtlık?


Yahudi lobileri dünyada çok etkililer. Bu durumda Avrupa, Türkiye’yi desteklemeyecektir. Bakın… Gerçek olmasa da, Türkiye giderek dinsel olarak radikalleştiği izlenimini veren bir ülke olacak. Çünkü dünyadaki algı ve propaganda böyle. Avrupa’daki Türkiye karşıtı çevreler de giderek yayılan bu algıyı kullanacaklar. Türkiye diplomasisi Ortadoğu’da artık sınırlarına vardı. Türkiye bundan öteye gidemez Ortadoğu’da. Araplardan daha çok Filistin’i korumanın ve İsrail’i daha insani davranma konusunda ikna etmede başarılı olmanın bir sınırı var. Zaten BM’den yeni çıkan İran’a ambargo kararıyla da Türkiye’nin diplomatik gücünün sınırları belli oldu.


Sizce Türkiye’nin gücü nedir?


Türkiye’nin gücü, Batı merkezli uluslararası örgütlerdir. Türkiye Batı’ya karşı tavır alamaz.


Son dönemde yaptığı açıklamalarla sık sık siyasetin gündemine oturan Fethullah Gülen’e tekrar geri dönmek istiyorum. Siz Gülen hareketiyle ilgili yeni bir kitap yazdınız.


Fethullah Gülen grubu, bir tarikat değil, bir cemaattir. Gülen hareketinde sadece belirli ilkeler ve amaçlar var. Tarikatların doktrini ise katıdır. Ayrıca tarikata girildikten sonra çıkmak hiç kolay değildir. Çıkarsanız dışlanırsınız.


Gülen cemaati, cemaatten ayrılana, daha önce ona sağlamış olduğu  imkânları sağlamaya devam ediyor mu? 


Hayır etmiyor. Tabii ki Gülen hareketi de kendisinden ayrılanı alkışlamıyor ama çıkanın yaşam alanını da yok etmiyor. Cema

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ