Haber 16

Orucun Önemi

Bu gece ilk sahura kalkacağız ve orucun ne gibi önemi olduğu hakkında bir kaç bilgiye daha sahip olmak ister misiniz?

Orucun Önemi
  • İslam / Son Dakika
  • 19 Temmuz 2012
  • Orucun Önemi için yorumlar kapalı
  • 530 KEZ OKUNDU

Oruç, namaz, zekât ve hac gibi Cenab-ı Hakk’ın yapmakla mükellef tuttuğu ibadetlerden biridir. O, Allahu Teâlâ’nın mükâfatını kendi üzerine aldığı, kalemlerin ve defterlerin hesabını tutamayacağı, mü’minin içten içe Rabbiyle münasebetinin alametidir. Oruç, muvakkaten beşeriliği terk etmenin, yememenin, içmemenin, şehevî arzu ve istekleri gemlemenin, dünyaya ait bağlardan tecerrüd etmenin böylece Allah’a yaklaşmanın ifadesidir. Oruç bizlere farz olduğu gibi, bizden önce yaşamış olan insanlara da emredilen bir ibadet çeşididir.


a- Peygamber Efendimiz’in Oruca Verdiği Önem


Her din ve her düşünce kendi tâbilerine, yapmakla mükellef olacakları birtakım emirler ve nehiyler getirmiştir. Hak olsun bâtıl olsun bütün dinlerde az-çok bu mükellefiyet vardır. Bir dini ve düşünceyi temsil eden insan, bağlılığını ancak yapacağı bu fiillerle ortaya koyar. Hak ve hakikat dini olan İslâmiyet de, temsilcilerine birtakım ibadetleri emir buyurmuş, Müslümanlığın bir şartı olarak, bunların yerine getirilmesini istemiştir. Kur’ân-ı Kerim meseleleri icmâli olarak ele alır. O’nu tafsil edecek olan, Kitab’ın kendisine inzal olduğu Rasûlullah’tır. Zira Kur’ân’ın en büyük müfessiri O’dur. Orucu bize Allah Rasulü nurlu beyanlarıyla anlatmış, bütün teferruatıyla ele almıştır. Burada orucun önemiyle alâkalı Rasûlullah’tan varid olan bir iki kutlu sözü aktarmaya çalışacağız.


Ebu Hureyre (r.a.)’nin rivayet ettiğine göre Rasûlullah (aleyhissalatu vesselâm) şöyle buyurmuştur: “Allah şöyle buyurdu: “Âdemoğlunun her ameli kendi içindir. Yalnız oruç müstesna. Onun mükâfatını ben veririm. Zira yemesini ve nefsâni arzularını, sırf benim için terk ediyor. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri iftar ettiği, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir. Oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”Evet, oruç bu duygular içinde eda edilmelidir.


Oruç tutanın ağız kokusu açlıktan kaynaklanır. Kıyamet günü Cenab-ı Hakk katında bu koku, miskten, anberden daha hoş, daha nefis ve daha temizdir. Temiz ruhlar olan melâikenin arş u ferşi çınlattıracak bir velvele içerisinde Allah’a karşı kulluk vazifesini yaparken hoşlandıkları kokular vardır. Onlar gül kokusundan çiçek kokusuna, miskten anbere kadar güzel kokulardan hoşnut olurlar. Mele-i Ala’da güzel kokular sırlı hazineleri açan anahtar hükmündedir. Oruçlunun ağız kokusu da bu güzel kokular cümlesindendir. Bunun böyle olması, orucun Allah’la kul arasında irtibat buudlu bir ibadet olmasındandır. Bu yönüyle oruç, kendi derinliği içinde ele alınmalı, yoksa salt ağız kokusu açısından değil.


Yine Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği bir diğer hadiste Resulü Ekrem (aleyhissalatu vesselâm): “Her şeyin zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruç tutmaktır. Oruç tutmak sabrın yarısıdır.”Başka bir yerde, “Sübhanallah demek mizanın yarısını, elhamdülillah demek tamamını, Allahü Ekber demek ise yer-gök arasını doldurur. Oruç sabrın, temizlik de imanın yarısıdır.”buyururlar.


Allah’ın yüklediği ibadet mükellefiyetini sırtında taşımaya sabretme, O’dan gelen şeyler karşısında sarsılmama, sabit kadem olma, O’nun kapısından ayrılmama, günah fırtınaları ve günah tufanı karşısında kendini koruyup dişini sıkma vs. bunlar dinin yarısını teşkil etmektedir. “Oruç ise sabrın yarısıdır.”Zira sabrın diğer yarısı başka şeylere dağılmıştır. Oruçta bir yönüyle şehevât-ı nefsâniyeyi gemleme olduğu için, günahlara karşı sabır, diğer bir yönüyle aç-susuz durma gibi (hususiyle sıcak günlerde) bir işin altına girmekle ibadete karşı sabır vardır. Böylece oruç, dinin dörtte birini teşkil etmiş oluyor. Dolayısıyla o, dört büyük ve mühim esası olan namaz, oruç, zekât ve hac ibadetlerinden biridir. Ve hem de yukarıda belirttiğimiz gibi oruçta, hem ibadet ü taate, hem beşerî arzu ve isteklere, hem şehevânî duygulara ve hem de beşerî kaprislere bir set çekme ve mani olma vardır.


Allah uğrunda yapılan her işin mutlaka bir sevabı vardır. Onun karşılıksız kalması düşünülemez. Ama oruca gelince onun sevap yönüyle dengi yoktur. Ebu Umame (r.a.) şöyle diyor: “Rasûlullah’a yapmam gerekli bir amel söylemesini istedim. O da “Oruç tut. Zira onun dengi yoktur.”dedi. Ben yine tekrar ederek aynı şey sordum. O, “Oruç tut, zira onun dengi yoktur.”şeklinde cevap verdi, Ben üçüncü kez yine sordum. O aynen, “Oruç tut, zira onun dengi yoktur.”buyurdular.


Yine orucun sevabına işaretle, Peygamberimiz başka bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Allah katında oruç kadar sevaplı bir ibadet yoktur.”Başka bir hadislerinde de: “Oruç, nefsinin çektiği yiyecek ve içeceklerden kimi alıkoyarsa, Cenab-ı Hak onu cennet meyvelerinden yedirip, cennet ırmaklarından içirir.”; “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki oradan sadece oruç tutanlar girebilir.”; “Oruç tutan helâlinden rızkını temin ettiği zaman ahirette hesaba çekilmez.”; “Oruç tutanın uykusu ibadet, susması ise tesbih sayılır. İyilik ve ibadetlerine kat kat ecir verilir. Duası Allah tarafından kabul edilip günahları afvedilir.”


Oruç, kıyamet günü oruçlu için şefaat edecek, Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunup, “Ya Rabbi! Ben onu gündüzleri yiyip içmekten ve zevklerinden alıkoydum. Bunun için onun hakkındaki şefaatimi kabul buyur.”diyecektir. Cenab-ı Hak da orucun bu isteğini kabul edip, oruçluya şefaat etme izni verecektir.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ